EgitimTube.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EgitimTube.Net


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Darq_phschopat
Admin
Admin



Zodyak Oğlak Mesaj Sayısı : 655
çin astrolojisi Yılan
Kayıt tarihi : 01/10/09
Yaş : 34
celebimutfak.com

Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı? Empty
MesajKonu: Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı?   Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı? Icon_minitimePtsi Şub. 08, 2010 11:22 am

Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı?
Kur’ân, Peygamber sözü olamaz mı?

Kur’ân Peygamberimizin (sav) beyânı olamaz mı? Değilse nasıl isbât edilir?
Bu mevzuda şimdiye kadar hiçbir tereddüde hiçbir şüpheye meydan bırakmayacak şekilde pekçok şey söylenmiş ve pekçok şey yazılmıştır. Biz sual-cevap sütununun müsaadesi ölçüsünde ve hülâsa mahiyetinde birkaç ana başlığı zikretmekle yetineceğiz.
Kur’ân-ı Kerim’in Efendimiz veya başka biri tarafından tertib edildiği iddiası birkaç gözü dönmüş cahiliye insanıyla günümüzün Kur’ân düşmanı müsteşrikleri tarafından sık sık ortaya atılan bir mevzudur ve bununla bilgisiz görgüsüz kimselerin zihinlerinin bulandırılması hedeflenmektedir.
Kanaatimce dünün müşrikleri gibi bugünün müşrikleri de bu mevzuda düşünmeden garazlı davranıyor ve garazlı konuşuyorlar. Zira Kur’ân kim tarafından olursa olsun insafla ele alındığı zaman bir beşere mal edilemeyecek kadar muallâ ve ilâhî olduğu anlaşılacaktır.
şimdi bu ciddî mevzuun derinlemesine tahlilini dev adamların devâsâ kitaplarına havale edip sadece birkaç ana başlığı hatırlatacağız:
1 . Bir kere Kur’ân’ın üslubuyla hadislerin üslubu birbirlerinden o kadar farklıdır ki; Arablar Efendimizin Kur’ ân dışı beyanlarını kendi muhavere ve konuşma tarzlarına uygun buluyorlardı ama Kur’ân karşısında hayret ve hayranlıktan kendilerini alamıyorlardı.
2. Hadisleri okurken arkasında düşünen konuşan Allah haşyetiyle iki büklüm olan bir insan imajı sezilir. Oysa ki Kur’ân’ın sesinde yüksek bir celâdet heybetli bir edâ ve cebbar bir şive hissedilir. Bir insan beyanında birbirinden öyle çok farklı iki üslubu birden tasavvur etmek ne makuldür ne de mümkün.
3. Mektep-medrese görmemiş ümmî bir insanın -O ümmîye ruhlar feda olsun- eksiksiz kusursuz; ferdî ailevî içtimâî iktisâdî ve hukukî bir sistem getirip vaz’ etmesi herşeyden evvel düşünce ve aklın bedâhetine terstir. Hele bu sistem asırlar boyu dost-düşman bir sürü millet tarafından tatbik edilecek kadar harika ve bugüne kadar tazeliğini korumuşsa.
4. Kur’ân’da varlık hayat ve bunlarla alâkalı ibadet hukuk ve iktisad gibi mevzular birbiriyle öyle dengeli ve yerli yerince ele alınmıştır ki; bunları görmemezlikten gelerek onu beşer kelâmı farzetmek bir bakıma onun mübelliğini beşer kabul etmemek demektir. Zira yukarıdaki meselelerin bir teki bile süreklilik ve zaman üstü olma gibi hususiyetleriyle en büyük dâhilerin dahi altından kalkamayacağı ağır meselelerdir. Böyle yüzlerce meselesinden herbiri birkaç dâhinin üstesinden gelemeyeceği zengin muhtevalı bir kitabı mektep-medrese görmemiş bir ümmîye isnad etmek mücerred bir iddiadır.
5. Kur’ân geçmişe-geleceğe dair verdiği haberler itibariyle de hârikadır ve katiyyen beşer kelâmı olamaz. Bugün yeni yeni keşiflerle ortaya çıkarılan geçmiş kavimlerin yaşayış tarzları iyi veya kötü akıbetleri kelimesi kelimesine asırlârca evvel Kur’ân-ı Kerim’in haber verdiği gibi çıkmıştır. ışte Hz. Sâlih Hz. Lüt ve Hz. Musa gibi peygamberler işte onların kavimleri ve işte herbiri başlı başına birer ibret meşheri olan meskenleri..!
Kur’ân’ın geçmişe dair verdiği haberlerin katiyyet ve doğruluğu kadar geleceğe aid ihbarâtı da o ölçüde önemli ve başlı başına bir mucizedir. Mesela: senelerce evvel Mekke’nin fethedileceğini ve Kâbe’ye emniyet içinde girileceğini “Allah dilediğinde güven içinde başlarınızı traş ederek ve saçlarınızı kısaltarak korkmadan Mescid-i Haram’â gireceksiniz” (Fetih suresi/27) ayetiyle haber verdiği gibi ıslâm’ın bütün bâtıl sistemlere galebe çalacağını da “O Resûlünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki bütün dinlere galebe çalsın. şâhid olarak.Allah yeter” (Fetsh/28) beyanıyla ilân etti. Kezâ o gün Roma’lılar karşısında savaş galibi görünen Sâsânilerin yenileceğini ve aynı zamanda Bedir gâlibiyetiyle müslümanların da sevineceğini “Rum yenildi (bölgenize) en yakın bir yerde. Onlar bu mağlubiyetden sonra (yeniden) galebe çalacaklar. Birkaç yıl içinde. Bundan önce de sonra da iş Allah’a aiddir. O gün mü’minler de sevinirler.” (Rum/2-4) müjdesiyle duyurmuşdu; vakti gelince
Kur’ân’ın haber verdiği gibi çıktı. Bunun gibi “Ey Resûl Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni (insanlardan gelen kötülüklerden) koruyacaktır” (Maide/67) ayetiyle de en yakınındaki amcasından düşman millet ve düşman devletlere kadar çevresi düşmanlıklarla sarılı olduğu halde hayatını emniyet içinde geçireceği va’dolunmuşdu ve öyle de oldu.
Değişik ilim dallarının inkişâfıyla âfâk ve enfüsün yâni insan mâhiyeti ve mekânların didik didik edileceğini ilmî buluş ve tesbitlerin yeni yeni keşiflerin insanoğlunu inanmaya zorlayacağını “Biz onlara ufuklarda ve kendi nefislerinde mucizelerimizi göstereceğiz ki o (Kur’ân ve Kur’ân’ın getirdikleri)nin gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin herşeye şâhid olması yetmez mi?” (Fussilet/53) mucizevî beyanıyla ifâde etmişti ki günümüzde süratle o noktaya doğru gidilmektedir.
Ayrıca Kur’ân nazil olduğu günden bu yana “Deki: And olsun eğer insanlar ve cinler şu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek için toplansalar yine O’nun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka verseler de.” (ısra/88) deyip hasımlarının damarlarına dokundurduğu halde bir-iki küçük hezeyanın dışında kimsenin ona nazire yapmaya teşebbüs etmemesi ve edememesi onun verdiği haberi doğrulamakda ve mucize olduğunu ilan etmektedir.
Kur’ân-ı Kerim’in nâzil olduğu ilk yıllarda müslümanlar az zayıf iktidarsız ve geleceğe aid hiçbir düşünceleri yoktu. Ne bir devlet ne dünya hakimiyeti ne de yeryüzündeki sistemleri altüst edecek dinamikleri hâvi yeni dinin güç kaynağı adına hiçbirşey bilmiyorlardı. Oysa ki Kur’ân “Allah sizden inanıp iyi işler yapanlara va’deti ki; onlardan öncekilerini nasıl hükümrân kıldıysa onları da yeıyüzünde hükümran kılacak ve kendi!eri için seçip beğendiği dinlerini sağlama bağlayacak ve korkularının ardından da onları güvene erdirecektir.” (Nur/55) ayetiyle onlara bu yüksek hedefleri gösteriyor ve cihanın hakimi olacakları müjdesini veriyordu.
Daha bunlar gibi müslümanlığın ve müslümanların geleceği zafer ve hezimetleri terakkî ve tedennîleriyle alâkalı pekçok ayetler varki hepsini burada zikretmemiz mümkün değil.
Kur’ân-ı Kerim’in gelecekle alâkalı verdiği haberlerin büyük bir bölümünü değişik ilim dallarının varacakları nihâi hudutlarla ilgili olan ayetler teşkil eder. ılmî tesbitlerle alâkalı kısa fezlekeler halinde Kur’ân’ın verdiği haberler o kadar hârika ve o kadar erişilmezdir ki onun bu mevzudaki beyanlarını kulak ardı etmek mümkün olmayacağı gibi bu mevzudaki beyanlarıyla ona beşer kelâmı demek de mümkün değildir.
Yüzlerce âyetin sarâhat delâlet ve işaret yoluyla ifâde ettikleri harikalara dair pekçok eser yazıldığından bu meselenin tafsilâtını o eserlere havale ederek misâl teşkil edecek birkaç ayetin işaret ve delâlet ettikleri hususları kaydedip geçeceğiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://forum.egitimtube.net
 
Kur’ân Peygamber sözü olamaz mı?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EgitimTube.Net :: Genel Kültür :: Dini Bilgiler-
Buraya geçin: