EgitimTube.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EgitimTube.Net


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
yakan531
Moderatör
Moderatör
yakan531


Zodyak Yay Mesaj Sayısı : 207
çin astrolojisi Domuz
Kayıt tarihi : 16/11/09
Yaş : 28
celebimutfak.com

Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Empty
MesajKonu: Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme)   Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Icon_minitimeSalı Şub. 16, 2010 8:02 pm

Nihayet cehennemin en alt tabakalarına geliyorlardı. İnkâr,
nankörlük, dünyayı ahirete tercih edişlerin sonunda varacağı kapı
açılmak üzereydi. Dünyada yok saydıkları ve yaşamlarını yokluğu üzerine
kurdukları gerçek şimdi karşılarında hiçbir yalanlamaya mahal
bırakmayacak derecede açık ve net duruyordu.
Nihayet cehennemin en alt tabakalarına geliyorlardı. İnkâr, nankörlük,
dünyayı ahirete tercih edişlerin sonunda varacağı kapı açılmak
üzereydi. Dünyada yok saydıkları ve yaşamlarını yokluğu üzerine
kurdukları gerçek şimdi karşılarında hiçbir yalanlamaya mahal
bırakmayacak derecede açık ve net duruyordu.
Karşılarında duran kapının üzerinde iki ayet yazıyordu;
“Her
kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa -ki bu hususla ilgili
hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir.
Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz.” (Müminun/117)
“Allah,
inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr
edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp
karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada
devamlı kalırlar.” Bakara/257
Allah’ı inkâr eden ve dünya hayatını
ahirete tercih edenler için aydınlık şimdi çok uzaklarda kalmıştı.
Para, şöhret, şehvet dolu ve inananlarla alay ettikleri günler
gerilerde kalmıştı. Şimdi boyunlarında tasmalarla cehennemin
çukurlarının tam önünde bulunuyorlardı. Yok saydıkları ve gelmesini
mümkün görmedikleri gün şimdi apaçık karşılarında kendilerine
gülüyordu. Kollarını açmış ateş çukurları kıp kızıl gülücüklerle
kendilerini bekliyordu.
Yüzleri kapkaraydı. Dünyada övündükleri
güzelliklerinden eser yoktu. Şimdi korkudan dehşete düşmüş bir halde ne
yapacaklarının şaşkınlığını yaşıyorlardı. Daha şimdiden dev ter
dalgaları boyunlarından ayaklarına kendilerini kuşatıyordu. Zebaniler
aşağılık damgası vurulmuş alınlarına ellerindeki kızgın mühürlerle
“inkârcılar kahrolsun” mührünü vuruyorlardı. Hiç hesaba çekilmelerine
gerek kalmamıştı, alınlarına vurulmuş aşağılık mühründen dolayı.
Ateş
bütün harareti ve sabırsızlığıyla onları içine almak için ileriye doğru
atılıyordu. Geriye kaçmak istiyorlardı ama ne mümkün… Kaçacak hiçbir
yerleri yoktu. Ne mal, mülk, ne evlat, ne servet ne de oturduklarında
sahiplendikleri o hırs dolu koltukları kendilerine yer açmıyordu. Bir
adım geri atmak istediklerinde zebanilerin o ateşten daha hararetli
çelikten mızraklarının sivri ucu bedenlerine engel oluyordu. Önlerinde
ateş, arkalarında zebaniler kaçmaya imkân yoktu.
Ellerine alıp un
ufak ettikleri kemik parçalarını hatırlıyorlardı. “Çürümüş bu kemik
parçalarını kim diriltecek” diye alay ediyorlardı ve inkârları için bir
delil sayıyorlardı. Ancak o kemik parçaları toprağa atılan bir tohum
gibi tekrar yeşermişti. Fakat kendilerinin tekrar dirilen bedenleri leş
gibi kokuyor ve bütün vücutları buruş buruştu. İkide bir boyunlarındaki
tasmalardan kurtulmak için sağa sola başlarını sallıyorlardı ama nafile
bir uğraştı. Yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennemin yanı başında
durduklarında inkârcılara şöyle seslenildi;
“Dünyadaki hayatınızda
bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise
yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan
dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!” (Ahkaf/20)
İnkarın insanı
sürüklediği çöl sonunda uçsuz bucaksız cehennemle noktalanmıştı.
Bitimsiz denilen zevkler ve eğlenceler sona ermiş, ölümsüz denilen tüm
bedenler toprağa serilmişti. İşte insanları hor ve hakir görme, Allah’a
nankörlük etme ve O yüceliğin zirvesi tek baki olan varlığı yok
saymanın cezasıyla karşı karşıyaydılar.
İnkâr edenler bu gözlerin yanılmadığı ve yalanlamanın mümkün olmadığı günle karşılaştıklarında şöyle demeye başladılar;
"Keşke,
bana kitabım verilmeseydi! Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke
onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı;
Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.” (Hakka/25-29)
Dünya
serap olmuş hakikat gözlerin inananların aydınlığı inkârcıların korkusu
olmuştu. Artık iman ve Salih amelden başka hiçbir geçerli akçenin
olmadığı bir zaman dilimine gelinmişti.
Korku dolu bekleyiş yankılanan bir sedayla sona eriyor ve inkarcıları bekleyen sona geliniyordu;
“Onu
yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın; Sonra alevli ateşe atın onu!
Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun! Çünkü
o, ulu Allah`a iman etmezdi, Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi. Bu
sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur. İrinden başka
yiyecek de yoktur. Onu (bile bile )hata işleyenlerden başkası
yemez.”(Hakka/30-37
Ateş çukurlarının önünde bekleyenler tek tek
yakalanıyor ve yetmiş arşın uzunluğundaki zincirlere bağlanıyorlardı.
Sahip olunan nimetlerin hakkını vermeyen inkârcılar Yeni Dünya’nın ilk
azabıyla karşı karşıya kalmışlardı.
Kollarını açıp kendilerini
bekleyen ateş zincirlerin savurmasıyla onları kucaklarına çektiler.
İnkârcılar için ateş çukurları cayır cayır yanıyordu. Ama asıl acı
olanı ateşten çıktıktan sonraki halleriydi. Zebaniler ellerindeki
yetmiş arşın uzunluğundaki zincirleri çekmeye başlıyorlardı. Yetmiş
arşın uzunluğundaki ateş çukurlarından yavaş yavaş Allah’ı görmezden
gelenler çıkıyorlardı. Zincirlerin ucundan çıkanların sergilediği
görüntünün karşısında en korkunç korku filmleri bile basit kalırdı.
Zincirlerin ucunda derileri kemiklerinden soyulmuş bedenler görülmeye
başlamıştı. Deriler yılanın deri değiştirmesine benzer bir şekilde
kemiklerden iniyordu. Vücut tüm iğrençliği ve çirkinliğiyle gözler
önüne sergileniyordu. İnkârcılar kendi bedenlerine bakmaya
korkuyorlardı. Acı tarifi imkânsız denecek kadar büyük ve dehşetti.
Zincirler
tekrar sallanıyor ve ateş çukuruna doğru savruluyordu. Yetmiş arşınlık
zincirin savrulması sonucu cehennemin hararetli kucağına düşüyorlardı.
Cehennem onları yakalayıp içine aldıkça daha da gayrete geliyordu;
“Daha yok mu daha yok mu Allah’ı inkâr eden onları da alayım
kollarıma!” diye haykırıyordu.
Zincir tekrar çekiliyor ve yine aynı
manzarayla karşı karşıya kalınıyordu. Ama bu sefer daha korkunç bir
sahne beliriyordu. Deriler soyuluyor bu esnada çehrelerindeki etler de
yavaşça zincirin üzerinden aşağıya doğru iniyor ve dişlerini açıkta
bırakarak onları garabet varlıklar haline döndürüyordu.
Ölüm
inkârcıların gözlerine bir kurtuluş kapısı olarak görünüyordu.
İstemedikleri ve yaşamın bin yıl daha olmasını istedikleri hayatı
burada istemiyorlardı. Çünkü inkâr ettikleri ve karşılaşmayı
ummadıkları gerçekle yüzleşmişlerdi.
“İnkâr edenlere de cehennem
ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz
olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle
cezalandırırız.
Onlar orada: “Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce)
yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!” diye feryad ederler. Size
düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size
uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)!
Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır/36-37)
Dünya gözlerinde
canlanıyordu. Neydi o günler! Hiç gelmeyeceğini zannettikleri ahireti
inkar ederek her türlü haksızlık ve zulmü gerçekleştirmiş ve zevk
içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Gerçi sıkıntılı günleri de olmuştu
ama olsun burada bu azabı yaşamaktansa şimdi dünyadaki en büyük
sıkıntılara bile razıydılar. O hayata tekrar dönmek için feryat figan
ediyorlardı. Ama gereken cevap verilmişti; Düşünecek ve ibret alacak
kadar yaşamışlardı. Şimdi dünyaya tekrar dönseler yine aynı inkârları
üzerine yaşam felsefesi geliştireceklerdi.
Sözleri ateşlerin
kızıllığında kayboluyordu. Zebanilerin elerindeki yetmiş arşın
zincirler havada kavislenerek inkârcıların derileri soyulmuş
bedenlerinde şakladı. “Tadın inkâr ettiğiniz ateşin azabını!” sözleri
ateş çukurlarının üstünde yankılandı.
Gözyaşını akıtamadıkları
gözleri alevlerin şiddetinden kıpkırmızı olmuştu. Cehennemin
hararetinden sarkmış dudaklarının arasından görülen dişleri oynamaya
başlamıştı. Geç gelen pişmanlığın nefesi kokuyordu sözlerden;
“Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” (Mülk/10)
Güvendikleri
servetleri şimdi kaynayan ateş tandırının odunları olarak kendilerini
ateş çukurlarına çekiyordu. Güzellikleri kendilerinden uzaklaşıp gitmiş
iğrenç bir görüntüye bürünmüşlerdi. Kendileri için gece gündüz yanıp
tutuştukları evlatları ise şimdi kendilerinden çok uzakta ateşlerine
engel olamıyordu. Ancak bazı inkarcılar dünyada imanı seçip Allah’ı
yüceltmelerinden dolayı haksızlık ve şiddet gösterdikleri evlatlarını
şimdi açılan ateş zindanının tavanında görüyorlardı;
“Baba, anne
beni görüyor musunuz? Bakın şimdi ne kadar büyük bir mutluluğun
içindeyim. Şayet sizi dinlemiş olsaydım şimdi ben de sizinle birlikte
bu korkunç ateş çukurlarının içinde iğrenç şekilde azabı tadıyor
olacaktım. Beni sizden esirgeyen Allah’ıma sonsuz şükürler ve senalar
olsun” dedikten sonra yavaş yavaş çekildi. Açılan kapının kapanması
sonrasında oda tekrar eski karanlığına ve kızıllığına büründü.
Azabın
bu görünen yüzüydü. Şimdi kapılar kapanıyor ve verilen ömrü heba
etmenin ve Allah’ı inkâr etmenin cezası daha da artarak inkârcıların
yüzlerinden dericiklerine işleyecek bir ateşle baş başa kalıyorlardı.
“Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.” (Müminun/104)
“Resulüm!
Kâfirlerin seni yalanlamalarına şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların:
"Biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir.
İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir; işte onlar (kıyamet gününde)
boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar,
orada ebedî kalacaklardır!” (Rad/5)
“inkâr edenler için ateşten bir
elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir!
Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!
Bir de onlar için demir kamçılar vardır! Izdıraptan dolayı oradan her
çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı
azabı!" (denilir).”(Hac/19-22)
“İnkâr edenler, yüzlerinden ve
sırtlarından (saran) ateşi savamayacakları, kendilerine yardım dahi
edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!” (Ebiya/39)
“İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.” (Mümin/6)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.egitimtube.net
[B.C.A]Mr.UniqUe
Co-Admin
Co-Admin
[B.C.A]Mr.UniqUe


Zodyak Balık Mesaj Sayısı : 113
çin astrolojisi Keçi
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 33

Cüzdan
Seviye Seviye:
Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Imgleft0/0Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Emptybarbleue  (0/0)
Altın Altın:
Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Empty
MesajKonu: Geri: Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme)   Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme) Icon_minitimePaz Şub. 21, 2010 12:03 pm

Paylaşım için saol
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://forum.egitimtube.net
 
Kabirde İlk Gece (İnkarcıların Cehenneme)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EgitimTube.Net :: Genel Kültür :: Dini Bilgiler-
Buraya geçin: