İki genç kız korku ve heyecan karışık duyguyla ağızları açık kaldı. Ne
diyeceklerini bilemediler. Sadece acı bir haykırış yükseldi göklere.
Fren sesi ve yere yıkılan küçük bir beden.
İki genç kız korku ve heyecan karışık duyguyla ağızları açık kaldı. Ne
diyeceklerini bilemediler. Sadece acı bir haykırış yükseldi göklere.
Fren sesi ve yere yıkılan küçük bir beden.
Etrafı
birden kalabalık doldu. Genç kızlar bir koşuda oraya varmışlardı. Başı
örtülü olanı Ömer’in küçük bedenini tuttu. Ağzının kenarından kan
akıyordu. Şoför etrafın kuru gürültüsüne aldırış etmeden küçük bedeni
yanındaki kızla birlikte arabaya koydu. İki kardeşte Ömer’in yanındaki
yerini aldılar.
Bir ambulans sorumluluğuyla acil servise
vardılar. Sedye getirildi ve doktorların nezaretinde muayene edildi.
Dışarıda şoför ve iki genç kız bekliyorlardı.
“Nereden çıktı
birden öyle?” diyerek şaşkınlığını ve dalgınlığını sesli bir şekilde
düşünüyordu. Kumral saçlı olan kız :“Dikkatsizliğiniz çocuğun hayatına
mal olacaktı. Niçin öyle süratliydiniz?”
Şoför ne diyeceğini
bilmiyordu. Suçluydu. Cadde o şekilde hızlı araba kullanılacak bir
mekan değildi. Ama nasıl izah edebilirdi ki moralinin bozuk olduğunu ve
bir an kendinden geçtiğini. “Haklısınız” diyebildi.
“Siz çocuğun
ne durumda olduğunu tahmin bile edemezsiniz. İmtihana girecek parası
olmadığı için SBS’ye bile kaydını yaptıramamıştı. Bir parça umutla
bugün dekontu alacak ve sınava girebilecekti. Ama şimdi…” Sözleri
boğazında düğümlendi başörtülü kızın.
Şoför bu sözlerle biraz kendine geldi. “Nasıl yani imtihan için mi oradaydı? Şimdi imtihana giremeyecek mi?”
“Evet,
imtihan şimdi onun için hayal oldu.” Dedi kumral saçlı kız. Şoför:
“Peki ocuğun tam ismini ve soyadını biliyor musunuz? Veya bakın hele
yanında kimliği var mı?” Genç kızlar hemşire hanımlardan birisine rica
ederek çocuğun kimliğinin yanında olup olmadığını sordular.
Genç
bir hemşire az sonra elinde Ömer’in kimlik belgesiyle birlikte göründü.
Şoför kimliği alarak bir şey demeden oradan ayrıldı. İki kardeş şaşkın
gözlerle birbirine baktılar. Bu kadar hızlı gelişen olayların sonunda
doktor yüzünde tebessümle odadan çıktı. Daha gençler bir şey demeden o
çocuğun durumunu anlattı.
—Merak etmeyin bir şeyi yok. Hafif bir sıyrıkla atlatmış. Şimdi müşahede altında bir serum verildikten sonra taburcu edebiliriz.
—Sağolun doktor bey. Allah razı olsun, dedi kumral saçlı.
Sağlık
memurlarından birisi Ömer’i sedyede 1. müşahede odasına götürdü. Ömer
yavaş yavaş kendine geliyordu. Halay meyal görüntüler arasında iki
ablasını görmesi ona biraz daha güç verdi. Kendine güven geldi.
Gençler sedyenin yanına oturdular. Başörtülü olanı:
- Nasılsın Ömer?
- Sağol abla birazca iyi gibiyim.
- İyisin iyi bak maşallah gözlerini de açtın. Nasıl da güçlü bir çocukmuşsun be maşallah!
- Eh Allah’ıma hamdolsun, O’nun her şeye gücü yeter.
Bu
konuşmalar yapılırken müşahede odasının kapısında elleri dolu olarak
şoför göründü. Ömer ilk önce tanıyamadı. Çünkü kendisine kimin
çarptığını görmemişti. Ancak ablaların konuşmasından kendisine çarpan
adam olduğunu anladı.
—İşte Ömer bak bu senin imtihana giriş
belgen. Sınav ücretini yatırdım. Bundan sonra da ne sorunun olursa ben
senin yanındayım. İmtihandan sonra yanıma gel. Hem sana güzel bir iş
vereyim hem de bundan sonraki okul masraflarını ben karşılayayım.
Ömer içten içe bir mutluluk duyarken, umutlarının karşılıksız çıkması durumunda yıkılacak hayalleri kurmaktan da korkuyordu.
—Teşekkür ederim amca. Size yük olmak istemiyorum. Çünkü vicdan azabından dolayı bana bakmak zorunda değilsiniz.
—Oğlum
vicdanı kaybettiğimizde neler yaşayacağımızı dünya bize gösteriyor. Ben
de sadece bu yükün altında ezilmemek için değil ama Allah’ın bize
verdiği nimetleri siz güzel insanlarla paylaşmak ve bunun iyiliğini
yaşamak için istiyorum.
Gençler de ilk önce kızdıkları ama
olayın sürecinde dikkatle izledikleri şoförün hiçte sıradan bir insan
olmadığını anladılar. İnançlı, duyarlı ve sorumluluk bilinciyle
doluydu. Böyle bir insanla karşılaştırdıkları için de Allah’a dua
ettiler.
Adam Ömer’in adresini aldıktan sonra müsaade istedi.
Bir güvercin sadeliğinde acilin kapısından çıktı. Gençler de Ömer’e
tebessümle baktılar. Serum bittikten sonra üç kardeş gibi kol kola
hastaneden çıkarak umut dolu gözlerle geleceğe yürüdüler.